FARKLI BİR BAKIŞLA ANAYASA GERÇEĞİ

Yukarıdaki başlık, ülkemiz kamuoyuna sunduğumuz kitabımızın başlığı oldu. Türkçe, dilbilgisi, imla kuralları, kelimelerin yapısı, cümlelerdeki konumları, anlam kurgulanmasındaki etki-etkinlik düzeyleri, lisana ait öğelerin doğru kullanımındaki ölçülebilir miktar-yoğunluk kriterleri üzerinden bizzat yaptığımız teknik değerlendirmelerle, 1982 Anayasamızı bilimsel olarak irdeledik, A.B.D Anayasası ile matematiksel mantık zemininde mukayese ettik. Böylece, mevcut Anayasamızda, hiçbir anlam değişikliğine neden olmadan, gerçekçi bir sadeleştirmeyle, ciddi oranda metin ve sayfa tasarrufu sağladık. Anayasamızdaki Türkçenin doğru kullanımı için, cümle öğeleri, metin, içerik, anlam ilişkileri gibi faktörlere odaklandığımız bu teknik lisan analizinde, ifade sorunlarının, maalesef daha devlet tanımında başladığını gördük. Anayasamızda, devletimizin ismi, birbirinden farklı olarak; onbir defa “Türkiye Cumhuriyeti”, bir defa “Türkiye Cumhuriyeti Devleti”, üç defa “Türk Devleti”, üç defa “Türkiye”, iki defa “Türkiye Devleti” şeklinde geçmektedir. Bu farklı ifadelerle isimlendirilen şey, devletimiz mi, ülkemiz mi, cumhuriyetimiz mi, belli değildir. Halbuki, devletimizin tek bir ismi olmalı, çok açık, net ve tereddütsüz biçimde, metinde ihtiyaç duyulan her bölümde, aynı şekilde kullanılmalıdır. Yani her bölümde, neyi temsil ettiği belli olmayan farklı isimler olmamalıdır. Anayasamızın başlangıç metni 26 satırlık tek bir cümledir. Bu kadar uzun bir cümlenin anlaşılması çok zordur. Üstelik, bu 26 satırlık devasa başlangıç cümlesinde birçok yanlış ifadeler mevcuttur. Mesela, “Dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak, Türkiye Cumhuriyetinin ebedi varlığı, refahı, maddî ve manevî mutluluğu ile...” ifadesine bakalım: Buradaki, “maddi ve manevi mutluluğu ...” ifadesinin, doğrudan Türkiye Cumhuriyetine izafe edilemeyeceği çok açıktır. Çünkü, Cumhuriyet sadece bir nesnedir, bir yönetim makinasıdır. Cumhuriyet makinasının mutluluğu olabilir mi, bir otobüsün, bir uçağın mutluluğu olabilir mi ? Olsa olsa, yaşayan bir insanın veya toplumun, yani Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının “maddi ve manevi mutluluğu” olabilir. İşte yanlışlıkla “Cumhuriyet” nesnesine atfedilen mutluluk kavramı, Anayasamızda vatandaşlarımıza sunulmalıdır, makinaya değil. Aksi halde, adeta makinanın, yani otobüs veya uçağın mutluluğunu dikkate alan, ama yolcuların mutluluğunu umursamayan, yani Cumhuriyete ve devlete tapınan zalim bir konsept, yine Anayasamıza hakim olmaya devam edecektir.  Bir başka örnek olarak, “Türk vatandaşlarının... huzurlu bir hayat talebine hakları bulunduğu ...” ifadesinde, lütfen dikkat, “huzurlu bir hayata” değil, ancak “huzurlu bir hayat talebine” hak tanındığı görülmektedir. “Huzurlu bir hayat” talep şartına bağlanabilir mi. Öte yandan, “Anayasamızın başlangıç bölümünü oluşturan 26 satırlık tek cümlede, tam 40 tane “ve” kelimesi vardır, bunların 24 tanesi kesinlikle lüzumsuzdur, ki bunlar silindiğinde, hiçbir anlam eksikliği oluşmadığı gibi, tam tersine metnin anlaşılabilmesi daha da kolaylaşmaktadır.  İşte tüm bunlar, Anayasamızın ne kadar cahil, zalim, otoriter bir zihniyetle düzenlendiğini yeteri kadar göstermektedir. Aslında, çalışmamızın sonunda anafikir olarak ifade etmemiz gereken bir düşüncemizi, yeri gelmişken şimdiden paylaşmak istiyoruz: Ümidimiz ve temennimiz, Anayasamızdaki militarist felsefenin demokratik şekilde tasfiye edilmesi, azami toplumsal uzlaşma ile, gerçekten “milletimizin” diyebileceğimiz, sivil kimliğimizi taşıyacak yepyeni bir Anayasanın düzenlenmesidir.  Demokratik ruhumuza ve toplumsal mozaiğimize, “sivil giysi” çok yakışacaktır. Anayasa, kısa, öz ve kolay anlaşılabilir olmalı, ayrıntılar kanunlara bırakılmalıdır. Anayasa, hukuki ve teknik bir metindir, abartılı ve uzun cümlelere, anlaşılması güç dolaylı ifadelere, “gururla ve iftiharla” gibi eşdeğer kelime tekrarlarına, yahut vatandaşlara yönelik, “kesin saygı, karşılıklı içten sevgi” gibi Anayasal talimatlara gerek yoktur. Eğer sevecekse, vatandaş sevgisini içinde gizlemesin, isterse sevgisini dışından da gösterebilsin, neden “kesin”, “içten” gibi kelimelerle kısıtlansın. Yani kesin olmazsa, saygı-sevgi bozulur mu, üstelik saygı ve sevginin ne kadar kesin veya içten olduğunu, kim-nasıl tespit edecektir. Bu tür talimatlar Anayasamızdan çıkarılmalıdır Anayasamızda 177 esas madde, 19+2 geçici madde olmak üzere, toplam 198 madde mevcuttur. Öte yandan, A.B.D Anayasası sadece 7 maddeden ibarettir. Bizim Anayasamız, 37.22 sayfa tutmaktadır. Amerikan Anayasası, sadece 5.7 sayfadır. 1921 Teşkilatı Esasiye Kanunu adıyla 20 Ocak 1921 tarihinde kabul edilen ilk anayasamız ise, 23 maddeden oluşan 2.5 sayfalık bir metindir. Özetlersek: Yeni Anayasamız düzenlenirken, bu teknik ayrıntılara mutlaka dikkat edilmelidir, aynı tür yanlışlar bir daha yapılmamalıdır, Türkçemizin güzelliği ve etkinliği heba edilmemelidir. Sonuçta, yeni Anayasamız daha anlaşılır ve sade bir dile sahip olsun kaygısı ve titizliği ile bu çalışmalar tarafımızdan yapılmış ve araştırmacılar için temel referans oluşturabilecek düzeyde, yaklaşık 500 sayfalık önemli bir eser ortaya çıkmıştır. Toplumun tüm kesimlerinin desteğiyle ve olabildiğince büyük bir uzlaşmayla gerçekleştirilmesi arzu edilen yeni Anayasamız tasarlanırken, mevcut durumu temsil eden 1982 Anayasası üzerindeki eleştirilerimiz, aslında çoktan hak ettiğimiz mükemmel bir Anayasa metnine özlem duyduğumuz içindir. Milletçe bekliyoruz ve bunu başaracak olan siyaseti kutlamaya hazırlanıyoruz.