GALİBİYET KOKUSU

Serin ortamda ki gece maçlarından sonra sıcak ortamda ki futbolcular açısından çok daha zor olan gündüz maçı biz seyircilere de etkilemedi desek yalan olur. Ortamın yanı sıra, katılım sayısı ile taraftarlar; yorulduğunuz yerde “biz de buradayız”, desteğini vermesi de günün önemli unsurlarından birisiydi bence. Rakip Anadolu Üsküdar 1908 lige kötü başlamış 2 gol atmış 7 gol yemiş 2 puanda iken Kahramanmaraşspor maçından alabileceğini umduğu puanların rüyasına yatmış ve maç boyunca da kâbuslar içerisinde kalarak derin uykusundan uyanamamış bir takımdı. Futbolcularımızda konsantrasyon üst seviyedeydi, aslında konsantrasyon yüreğindeki kazanma hissinin dışa vurması değil midir? Kendi sahamızda kazanmak ve puan cetvelinde çıkışını sürdürmek açısından sahada iliklerine kadar mücadele savaşı vardı. Çünkü kazanmak için önce istemek ve sonra da bunu da rakibe hissettirmek önemliydi. Eğer Ramazan telâşe ustalığını bırakıp, gol vuruşu ustalığını yanına alsaydı, pazar pikniği havasında bir maç oynanacak, omuzlarına gol kralı adayı diye 2 apolet daha takılacaktı. Oyunun ilk perdesi çok hareketli olmasa da sadece penaltı atışında gördüğümüz Uğur’un penaltı golü katalizör görevi üstlendi. Rahatlık ve canlılığı artan temsilcimiz farka da gidebilirdi, ama bazı futbolcuların egosu skorun önüne set çekti. Çünkü kendi istatistiğini, takım istatistiğinin önünde görenler vardı, “ben” değil de “biz”i tercih etmek alın terine gösterilecek en büyük saygı duruşudur. Tıkır tıkır işleyen bir oyun mu oynadık; Hayır, ancak önceki haftalar ile kıyasladığımız zaman, daha etkili daha olumlu ve daha üretkendik. Futboldaki başarının, hammaddesi olan alın terini 90 dakika üreterek, hak etmişliğin karşılığı olan 3 puana ulaştık. İlerleyen haftalarda ki iyi gidişin “yeminli şahitleridir” futbolda alınan her puan ve özellikle de 3 puan. Çünkü puan takımın tüm hastalıklarını tedavi etmesi açısından en önemli ilaçtır. Bir önemli uyarımda şeref tribününde oturan bayanlar ile küçük çocukların yanında küfür etme sanatını ısrarla icra edenlere; “Sahip olmadığınız değerler ile layık olmadığınız yerde lütfen oturmayın” Saygılarımla…