Ülkelerinde ki iç savaştan kaçarak Kahramanmaraş’a sığınan Suriyelilere vatandaşlık verilmesi konusunda tartışmalar sürerken Suriyeli Bekri Öğretmen, memleket hasreti çektiklerini belirtti.
Haziran 2016 AFAD verilerine göre savaştan kaçarak Türkiye’ye sığınan Suriyelilerin sayısı 2 milyon 747 bine ulaşırken, Türkiye’de çalışma izni verilen Suriyeli sayısı ise 4 bin oldu. İç savaştan dolayı 2011 yılında Türkiye’ye sığınan Suriyelilere 5 yılın sonunda vatandaşlık verilme konusu gündemde yerini aldı. Bu kararın üzerinde gündemde geniş yankı uyandıran Suriyelilere vatandaşlık verilmesi ile birlikte Türk vatandaşlarda mültecilerin tekrar ülkelerine dönmeyeceği izlenimleri oluştu. Oysaki Suriyelilerin ise memleket özlemi çektiği unutuldu. Tartışmalar arasında kalan memleket sevdalılarından Bekri Öğretmen, Hayalinde Halep ve Suriye özlemi olduğuna işaret ederek, çektiği memleket özlemini gazetemize anlattı.
''DOĞUNUN KRALİÇESİ’
Özlem duyduğu memleketini ve hayat hikâyesini anlatan Bekri Sıddık, Halep’e duyduğu özlemi şöyle anlattı: “Halep savaş öncesi Suriye’nin sanatkârlar ve fabrikalar şehriydi. Pek çok tarihçi Halep için "Doğunun Kraliçesi" terimini kullanırdı. Yumuşak iklimiyle, kültür ve sanat çevresiyle, eğlence hayatıyla, zengin mutfağıyla insanları kendine çeken bir özelliği vardı. Beş milyon nüfusuyla, canlı hareketli çarşılarıyla bir başka şehirdi. Halep’i, İstanbul’un Mısır Çarşısına benzetirim. Başkent Şam ise bir memur şehridir.''
Kısaca Halep’ten bahsettikten sonra kendini, savaş dönemini ve Türkiye’ye sığındığı zamandaki hayat hikayesini anlatan Bekri Öğretmen yaşamındaki kesitleri şu şekilde anlattı:
AKLIM VE KALBİM HALEP’TE
“Adım Bekri Sıddık. 1987 Halep doğumluyum. Savaş öncesi Halep’te 3 erkek, 5 kız kardeş bir ailenin Arapça öğretmenliği yapan oğluydum. Evli bir çocuk babasıyım Eşimde Halep Fen Fakültesinde öğrenciydi. Babası ise demiryollarında tren müdürüydü. Çift diplomalı; Şam ilahiyat Fakültesi ve Halep Edebiyat Fakültesi mezunuyum. Lübnan da 1 yıl yüksek lisans yaptım.
eski Halep günlerini hatırladıkça gözlerim doluyor. Hafta sonları ailece 15-20 kilometre uzaklıktaki Maraşlı tabiri ile bağ evlerine giderdik. Bizdeki adı mezraydı. 10 dönümlük bahçemizde; zeytin, fıstık, erik, kiraz ağaçlarının altında neşe içinde piknik yapardık. Annem-babam, kardeşlerim hep bir aradaydık. Ne güzel günlerdi. Ailece yaptığımız mangal ve çay keyfini çok özlüyorum. Her an aklım ve kalbim Halepte.''
SURİYE’NİN BİLİNMEYEN YÖNLERİ
Suriye’de ikili eğitim yaygındı. 1 ile 6 arası temel eğitim. Ortaokul ise 7 sınıftan 9’a kadar ve 9. sınıfta belge veriliyor. 10-11-12 sınıfta ise lise eğitimi, lise sonunda ise öğrencinin notlarına ve ihtiyaca göre üniversiteye öğrenci alınıyor. En yüksek puan tıp ve diş eğitim fakültesi sonra mühendislik, edebiyat, tarih, ilahiyat, öğretmenlik geliyor. Üniversiteden sonra öğretmenler yüksekten aşağı doğru puan sıralamasıyla alınıyor. İlk tayinler köylere veriliyor. Son yıllarda askerlik yapanlar tercih ediliyor. Suriye’de askerlik 2,5 sene, üniversite mezunları 2 sene yapıyor. Şu an askere gidenlerde ise savaş nedeniyle süre uzatılıyor. Köy hizmetinde 5sene kuralı var. Sonra şehirlere geliniyor. Bir öğretmenin maaşı 12 bin lira başlıyor her sene maaşlar yüzde 10 artıyordu. Bayramlarda ikramiyeler veriliyordu. 2008 tarihinden sonra maaşlar iyileştirilirdi. Milli eğitim sistemi yenilendi. 2008 tarihinde önce öğretmene kız bile vermezlerdi. Görev sürelerine göre 30 sene hizmet sonunda emekli olunuyor, emekli olunduğunda maaşlar yüzde 30 düşüyordu. Yönetim merkezi sistem üzerine yapılıyor. Örneğin bir okul müdürü öğretmene uyarı veremiyor yazı ile milli eğitim uyarıyordu. İnternet sistemi yaygın değil. Yöneticiler dışında kullanılmıyor. Türkiye’de olduğu gibi bilgi teknolojileri etkin değil. 1. Sınıftan itibaren İngilizce öğretimi başlıyor, derslere Suriyeli öğretmenler giriyordu. Liseyi bitiren bir öğrenci kendini ifade edecek şekilde İngilizce konuşabiliyor. Durumu iyi olan aileler ise çocuklarını özel okula gönderiyordu. Türkiye’de olduğu gibi devlet desteği yok. Suriye’de öğretmenler genellikle ek iş yapıyor. Benimde terzi mesleğim vardı. Yarım gün öğretmenlikten sonra ortak terzi dükkânımda çalışıyordum.''
BEDENİ TÜRKİYE’DE AMA GÖNLÜ SURİYE’DE
Daha sonra Kahramanmaraş hikayesini anlatan Bekri Sıddık, İlahiyat Fakültesinde görev yapan öğretim üyesi Suriyeli arkadaşlarımın tavsiyesiyle Kahramanmaraş’a geldiğini söyledi. Bekri Öğretmen, “Maraş’a ilk geldiğinde iki ay market alışverişi dışında dışarıya çıkamadığını, Türkçe bilmediğinden, beden diliyle alışveriş yaptığını ve yalnızlıktan günlerce ağladığını anlatırken gözleri doluyordu... Aylar sonra kendine gelmiş…İkinci mesleği terziliğe yönelmiş.Sanatkarlık becerisiyle yeni sanayide bir konfeksiyon atölyesinde çalışmaya başlamış.Bu bir yıl sürmüş.. Suriye okullarının açılmasıyla öğrencilerine kavuşmuş. Ama yaz tatillerinde Unıcef’den maaş alamadıklarından dolayı tatillerde terzilik mesleğine devam ediyor. Aynı okulda görev yapan arkadaşlarından bir kısmı boyacılık yapıyor bir kısmı da yeni sanayide atölyelerde ekmek paralarını çıkarıyorlar. En büyük hayali savaşın sona ermesi…’ Türkiye’de gayet mutluyuz ama Suriye’de olup, Türkiye’ye ziyaretçi olarak gelmek istiyoruz. Evimi, vatanımı her şeyi çok özlüyorum. Halep’teki okulumu ve öğrencilerimi çok özlüyorum. Babam ve annem Suriye’deler'' dedi.
Haber: Kübra Dilbirliği